Lizbon’da çok sayıda müze bulunuyor. Tasarım ve moda severler, yeni tamir edilmiş olan MuDe Moda ve Tasrım Müzesi’ni gezebilirler. Rembrandt, Rubens und Turner’ın en değerli eserleri Gulbenkian Müzesi’nde ve Portekiz’e has seramik fayansları ise Azulejo Seramik Müzesi’nde (fotoğrafta) görülebilir.
Lizbon’un tam merkezindeki Elevador Santa Justa adlı ünlü çelik asansörle kentin üst bölgelerinden alta doğru rahatça geçiş yapılabilir. 1902 yılında inşa edilmiş olan bu asansör, Baixa semtini daha yüksekteki Chiado ve Bairro Alto semtleriyle birleştiriyor.
Eski şehir merkezindeki birçok lokalde geleneksel melankolik Fado şarkılarını dinleyebilirsiniz. Lizbon’da yılda bir kez düzenlenen Caixa Alfama Festivali’nde çeşitli kuşaklardan Fado kadın ve erkek şarkıcıları sahne alıyor. Bu müziğe adanmış bir de müze bulunuyor. Fado Müzesi 2011 yılından bu yana UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer alıyor.
Pastéis de Nata adındaki yumurta kreması ile doldurulmuş, milföy hamurundan yapılmış küçük pastaları Lizbon‘un her köşesinde bulmak mümkün. Ama bazı pastaneler uzun bir geleneğe sahip. Belem semtindeki Antiga Confeitaria de Belém cafesinde bu küçük tatlı 1837 yılından beri kendi özel tarifine göre hazırlanıyor.
Geceleri özellikle eğlence semti olarak ün yapmış Bairro Alto’daki sokaklar insanlarla dolup taşıyor. Buradaki çok sayıda restoran, bar ve kulüplerde gece boyunca yemek, içmek ve dans etmek mümkün.
Lizbon’a gidenler kumsal keyfi de yapabiliyor. Lizbon Atlantik Okyanusu’nun çok hoş kumsallarıyla çevrili. Fotoğrafta görülen Sesimbra. Lizbon’un merkezinden bazı kumsallara toplu taşıma araçları ile de gidilebiliyor.
Bu yazarın açıklaması maalesef yok.